Yapay zekâ üretiminde hak kimin?

Melisa Vardal – Yapay zekâ temelli üretim araçlarının hızla yaygınlaşması, sanat ve müzikten görsel tasarıma kadar yaratıcı endüstrilerde dengeleri kökten değiştiriyor. Bir yanda Midjourney gibi modellerin telifli eserler üzerinden eğitilmesi tartışmaları sürerken, geçtiğimiz aylarda Universal, Disney ve Warner Bros’un açtığı davalar fikri mülkiyet hukukunu yeniden gündeme taşıdı. Ancak tüm bu gerilime rağmen, Warner Music Group’un kısa süre önce bir yapay zekâ girişimiyle ortaklığa gitmesi, sektörün çatışma ile uyum arasında yeni bir denge arayışında olduğunu da gösteriyor. Bugün gelinen noktada asıl soru açık: “Bu dönüşümde yaratıcılık nasıl korunacak, hukuki haklar nasıl güncellenecek?” Biz de bu kritik soruları alanın uzmanlarına yönelterek yapay zekâ ve fikri mülkiyet ilişkisinin bugününü ve olası yarınlarını tartıştık.

‘Bireysel anlaşmalar temel alınmalı’

Selçuk Artut (Sanatçı ve akademisyen): Yapay zekânın hızla hayatımıza dahil olmasıyla birlikte, toplumun geniş kesimlerini ilgilendiren pek çok etik ve ahlaki sorun da art arda gündeme gelmeye devam ediyor. Uluslararası alanda bu sorunlara yönelik çeşitli ilke ve düzenlemeler geliştiriliyor; OECD Yapay Zekâ İlkeleri, AB Yapay Zekâ Yasası ve UNESCO Yapay Zekâ Tavsiye Metni bunların öne çıkan örnekleri arasında yer alıyor. Türkiye’de ise fikri hakları korumak amacıyla 5 Aralık 1951’de yürürlüğe giren ve hâlâ geçerliliğini koruyan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) bulunuyor. Her ne kadar bu kanunda 1983, 1995, 2001 ve 2004 yıllarında çeşitli değişiklikler yapılmış olsa da yapay zekâya ilişkin açık ve net bir düzenleme henüz bulunmuyor. Yapay zekâ modellerinin geliştirilmesi sırasında özellikle internet üzerinde yer alan içeriklerden yararlanılması, üretilen içeriklerin fikrî haklar açısından ihlal edilip edilmediği yönünde soru işaretleri doğuruyor. Ancak konuya ilişkin tartışmalar, kendi içinde farklı özellikler taşıdığı için tüm durumları kapsayan genel bir kural geliştirmek oldukça güç görünüyor. Tüm bunlar ele alındığında kişisel olarak görüşüm, fikrî hakların bireysel anlaşmalar temelinde ele alınması gerektiği yönünde. Eğer bir yapay zekâ geliştiricisi belirli bir içeriği kullanacaksa, bu konuda içerik üreticisini bilgilendirmeli ve ortaya çıkan maddi kazanımlar üzerinden klasik anlamda bir telif ödemesinden ziyade, doğrudan bir gelir paylaşımı modeli benimsemeli. Böylece hem teknolojik gelişim teşvik edilir hem de yaratıcı emeğin korunması yönünde daha adil ve sürdürülebilir bir denge kurulabilir.

‘Kontrol altında tutmalıyız’

Çağatay Çınar (Namık Kemal Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi): Yapay zekâyı tamamen yasaklamak imkânsız. Zeus’un oğlu Vulcan’a yaptığı gibi, bir çocuğu yaratmışsınız, artık onu evlatlıktan reddetme olanağınız yok. Bu yüzden yapay zekâyı kontrol altında tutmayı ve kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor. Bu nedenle teknolojik gelişimi destekleyecek, ancak insan unsurunu koruyacak denetim ve limitler hızla belirlenmelidir. Telif sorununun temel meselelerinden biri, yapay zekânın telifli eserlerle eğitilmesi ve bu konuda bir düzenleme olmaması. Avrupa’da olduğu gibi, eser sahiplerine “Option Out” tanınmalı. Eser sahibi istemiyorsa, yapay zekânın onun verisinden yararlanmaması gerekiyor. Doğrudan yapay zekâya yaptırılan eserler intihal sayılmalı ancak benim de savunduğum gibi, insan yönlendirmesiyle veya bir kurul seçimiyle ortaya çıkan eserlere “eser vasfı” verilebilir. FSEK’in 71. maddesine telif ihlali yapan yapay zekâ yapımcılarına ve işletmecilerine yönelik ceza maddesi de konulmalı.

‘Sıkıntı şirketlerin yönetmesi’

Ecem Dilan Köse (Sanatçı): Ana problem, modellerin hangi içerikler üzerinde, hangi koşullarda eğitildiğinin şeffaf olmaması. Yapay zekâda bir sıkıntı yok, sıkıntının bunların şirketler tarafından yönetilmesi. Bana göre tartışmanın özü, şu soruya dayanıyor: İnsan yaratıcılığı hangi noktada başlar; makine hangi noktada yalnızca bir araçtır? Telif krizinin kaynağı yalnızca teknik bir mesele değil dijital kültürde üretimin, mülkiyetin ve yaratıcılığın yeniden tanımlandığı bir eşik.

‘Komutu veren biziz’

Ulaş Göker Bektaş (Ankara Üniversitesi Fikri Mülkiyet Hukuku Tezli Yüksek Lisans Öğrencisi): Yapay zekâ görsellerindeki telif tartışmasının özünde modellerin başka sanatçılarla ‘eğitilmesi’ değil kullanılan verilerin kaynağının şeffaflığı sorunu yatıyor. Yapay zekâ sistemleri gördükleri örneklerden bir stil mantığı öğreniyor. Örneklerin nereden alındığı açıklanmadığında ise telif sorunu ortaya çıkabiliyor. Yapılan çalışmalarda yararlanılan kaynaklar gösterildiği sürece herhangi bir telif problemi oluşmayacağı kanaatindeyim. Kullanıcı komutlarıyla çalışması itibarıyla üretimlerinde yaratıcı etkiyi hâlâ insanlar belirlemekte. Komutu belirleyen, ortaya çıkan ürünü beğenmeyip yeniden düzenleyen ve son hâline karar veren biziz. Dolayısıyla yapay zekâ üretimi görsellerde de özgünlük mümkündür, yeter ki nihai ürün yaratıcı insan yönlendirmesini içersin ve çalışmada yararlanılan kaynaklar doğru biçimde gösterilsin.

‘Telif, yaratıcı kişiyi desteklemeli’

Bager Akbay (Sanatçı ve akademisyen): Öncelikle telifin neden çıkarıldığına tekrar bakmalıyız: Telif, yaratıcı kişiyi desteklemek, yaratıcı sayısını artırmak ve toplumun sanattan beslenmesini sağlamak için kurgulanmıştır. Yaratıcıyı koruyarak başkasının emeğini hızlıca çalmasını engellemek de amaçtır. Ama şu anki durumunda büyük firmalar tekelleşmiş durumda, dünyadaki çoğu müzisyen, ressam, sanatçı para kazanmıyor zaten. Dolayısıyla telif sisteminin yıkılması çok da kötü gözükmüyor. Çözüm, düzgün bir telif modeli bulmakta yatmaktadır. Spotify para kazanırken müzisyenler kazanmıyorsa, yapay zekâ müzik yapsa kaybedecek olan müzisyenler değil zira müzisyenler zaten kaybetmiş durumdalar. Bu nedenle büyük şirketler para kazanacak diye ben sanatçı olarak yaygara koparamam, zaten biz kazanmıyoruz. Asıl problem de burada. Toplumu ve sanatçıyı desteklemek için, evrensel temel gelir kavramına benzer şekilde, evrensel bir sanatçı geliri modeli koymak gibi yöntemlere gitmemiz, toplumun ihtiyacı olan sanatçı sayısını koruyan bir sisteme geçmemiz gerekiyor.

Author: admin